Pages

27 Aralık 2012 Perşembe

Yılbaşında ne giysem?

23 yıldır, çocukluğumda hafızama itina ile kazınmış "yeni yıla nasıl girersen o yıl öyle geçer" düşüncesi ile hep yeni yıla girdim, bu yılda yılbaşına öyle hazırlanıyorum. Haliyle bu düşünce, sadece bir akşam için de olsa, kıyafetime, saçıma, makyajıma her zamankinden farklı olarak daha çok özenmeme neden oluyor.

 Peki yılbaşı akşamında ne giymeli?

Sezonun öne çıkan trendlerine bakınca ilk sırada deri detaylarının hakim olduğu elbiseler, spike modasının istila ettiği tshirt ya da pantolonların olduğunu görüyoruz. Bununla beraber feminenliğin ön plana çıktığı ya da son derece salaş kombinler oluşturmanızı sağlayacak parçalar da göz dolduruyor.

Yılbaşı akşamında kumaşın deriyle buluştuğu, sizi oldukça feminen gösterecek bir elbise giyebileceğiniz gibi deri skinny pantolon/etek/şort giyebilirsiniz.
Son zamanlarda mağazalarda fazlasıyla gördüğümüz zımba baskılı tshirt, gömlek ya da bluzlarla bu parçaları bir araya getirebilirsiniz. Elbette daha rahat ve düz parçalar giyerek sadece saçınız ya da makyajınızla da fazlasıyla iddialı olabilirsiniz.

Durmadan "deri" giyin diyen, çevremdekileri deri pantolon ya da etek içinde görmek isteyen biri gibi durabilirim. Sanırım bunun nedeni ortaya çıkan görüntünün son derece başarılı olması. Hem kim biraz seksi biraz iddialı bir tarza sahip olmayı istemez ki?
Renk olarak yılbaşının simgesi kırmızı yerine bordo, siyah ya da pastel tonları tercih etmenizi öneririm.







Şıklığın tamamlayıcı parçası ayakkabıları da unutmamak gerek. İnce yüksek topuklu bir ayakkabı giyebileceğiniz gibi, sade - kıyafetlerinizle bir araya geldiğinde son derece tarz görünecek bir bot ya da düz bir ayakkabı da tercih edebilirsiniz. Bu tarz ayakkabıları Zara ya da Stradivarius gibi kolayca ulaşabileceğiniz mağazalardan da alabilirsiniz.






Yılbaşı akşamında bir organizasyona katılacaksanız, partiye ya da mekana gidecekseniz kıyafetinizin üzerine trenchcoat veya sade bir kaban alabilirsiniz.

2013'te gönlünüzden geçen her şeyin olması dileğiyle. Mutlu yıllar!


p.s. Kırmızı iç çamaşırınızı giymeyi unutmayın. :p





26 Aralık 2012 Çarşamba

Bu sezon çoraplar bir başka!

Kışın soğuk günlerinde elbiselerimizin, eteklerimizin, şortlarımızın altına giydiğimiz, şıklığımızın tamamlayıcı parçası olan çoraplarımızın da bir modası var. Calzedonia ve Penti'nin yeni sezon katologlarında son derece etkileyici renkler ve güzel desenler görüyoruz. İnsanın kendini rock yıldızı gibi hissetmesini sağlayacak desenler ve modeller sunan Calzedonia, yıldız desenli külotlu çorabıyla beni derinden etkiledi.
Penti, yeni sezonda "Desenli, Premier, Fonksiyonel ve Klasik" serilerinde birbirinden farklı ve güzel çoraplar sunuyor. Özellikle Premier serisindeki jartiyersiz çorap son derece başarılı.
p.s. Elbette o yıldızlı çorabı aldım, benim gibi yıldız hastası birinden kaçar mı? ;)

22 Eylül 2012 Cumartesi

Bambaşka biri!

En son 27 Kasım 2011'de yazmışım, hani biraz daha beklesem 1 yıl olacakmış... Kısa olmayan, ama boş geçmeyen bir 10 ay geçirdim -bloga yazmadığım süreçte- Önce Beykent Üniversitesi gibi bir tecrübe yaşadım. Yoluna, ilk yılda yok denilecek kadar az ders görmemize, yağmurlu günlerde akan çatısına rağmen güzeldi. Dilara, Ezgi, Hazal, Doğuş ve Doğukan'ı, Müge hocamı ve daha bir sürü insanı hayatıma kattı, Sosyal Medya Kulübü'nü kurduk, etkinlikler düzenledik, langırt çılgınlığına dahil olduk. Bazen kızlarla erkek çocuklarından farkımız kalmadı langırtın başında, neyse ki makyajımız ve kıvrımlarımız ayırt edilmemizi sağlıyordu(çok şükür!)
Sonra -tam okulun bitmesine 1 ay kala- uzun süredir beklediğim iş imkanı çıktı karşıma, uzun süredir diyorum çünkü 2 yıl kısa bir süre değildi. İsmi lazım değil ajansında, genel koordinatör asistanı ve cast sorumlusu oldum. Dizilere oyuncu ayarladım, prodüksiyon şirketleriyle görüşmeye gittim. İş hayatı, hiçbir zaman adil değil -aynı hayat gibi- Hak etmediğin sözcükler duyman, tepkiler görmen an meselesi, eğer kendi işin değilse. Doğum günüme sayılı günler kala gelen hediyem, aynı zamanda bambaşka bir şeyin habercisiymiş sonradan anladık! Hediyemin fotografına iyi bakın, özellikle üzerindeki yazılara.
Büşüm, editör arıyorlar CV'ni yolla dedi, hiç düşünmedim "tamam" dedim. Ertesi gün görüşmeye gittim, kabul edildim ve başladım. Hediyenin hemen ardından haber editörü olarak Anne Boyutu'nda çalışmaya başladım. Titrimde her ne kadar "editör" de yazsa, -henüz- tam anlamıyla editör olma yolunda emin adımlarla yürüyorum. Anne Boyutu, Boyut Yayın Grubu'na bağlı, internet üzerindeki en güçlü anne, aile ve yaşam alanı. Yayın Yönetmenim Mehtap Erel ve Haber Editörü arkadaşım Meliha Üçel ile buradaki 2. ayımı dolduracağım 1 hafta sonra. Güzel tecrübeler katıyorum hayatıma, bol bol gülüyoruz ama çok çalışıyoruz -yine de yayın yönetmenimin çalışma hızına yetişemiyoruz o ayrı- Anne Boyutu'nda hem haber yapıyoruz, hem videolar çekiyoruz -ki bir süre sonra burada da yayınlayacağım.
Bu 10 ayda sadece eğitim ve iş hayatımda gelişmeler olmadı elbette, ilk olarak cancağzım evlendi. Düğünü peri masalı gibiydi, kendisi de masalın perisi. Düğüne katılanların oyları ve tabiriyle, "düğünün en şık, en havalı kızı" seçildim, yani küçüklüğümden beri yaptığım "Seda abla, senin düğününde en güzel kız ben olacağım" totemim gerçekleşti! Bu yıl evlenen evlenene, bir düğün bitiyor sonraki hafta diğer düğün için hazırlanıyoruz. Cancağzımın düğününün hemen ardından en sevdiklerimden Elif'in düğünü için koşuşturmalara başladık. Elbiseler, ayakkabılar, çantalar, bir havalar ki sormayın... Her düğün, kurulan her ev, temizlik, eşya yerleştirme, düğün günü telaşı, fotograf çekimi, kuaför-makyaj gerginlikleri bana evlilik konusunda sağlam "acaba"lar eşliğinde güzel anılar bıraktı.
Bu düğün telaşında dikiminin anneme ait olduğu elbiseleri giymem de ayrı bir bonus tabii, orası ayrı.
Uzun lafın kısası, son postu paylaştığım zamanki ben gitti, meşhur şarkıdaki gibi "bambaşka biri" geldi. Deliliklerim, modaya ve yazmaya olan ilgim, ilişkiler hakkındaki düşüncelerim, sevdiklerimi paylaşmaktan hoşlanmama hallerim, ilgi görmeyince trip atmalarım, sevgilim kamu malı değil, başka kızlarla nah paylaşırım fikrim vb. hala aynı. Değişen belki biraz dış görünüşüm, iş ve okul hayatım. Yeniden buradayım ve elimden geldiğince -sık sık- yeni post gireceğim. Son olarak bugün arkadaşımla yaptığım telefon konuşmasını yazmak istiyorum: Burcu: Kuzucuğum ya, 3 yıl önce dediğini hatırlıyorum! Betül: Ne dedim ki? Burcu: "Editör olmak istiyorum" dedin ve oldun işte bak! Betül: Evet ya... Yalnız burcu bak 3 yıl önce demişim, 3 yıl sonra oldu. Biraz uzun olmuş galiba. Burcu: Evet canım "3 vakte kadar" lafı için 3 gün, 3 ay ve 3 sene demeleri gerek! 3 sene sonra da olsa, sonuca bakmak gerek. Ne kadar zorlu yollardan geçerseniz geçin, hedefinizden vazgeçmeyin. Hayat "zorluklarla yıldızlara kadar" dedirtecek kadar güzel...

27 Kasım 2011 Pazar

" 2012 "



Uzun süredir blogumda paylaştığım ilk şey bu video olacak. 2011, pek hoş bir yıl olmadı, hayatımdan fazlasıyla eksilen şey oldu.. 2012; yeni bir yıl, yeni başlangıçlar, yeni umutlar demek!

Şimdiden mutlu yıllar!

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Clothes over Bro's



One Tree Hill dizisini izleyenler bilir, başlığın anlamı büyük. Dizinin sempatik kızı Brooke'un, Lucas ile olan ilişkisinin ters gidişi üzerine kendi tasarımlarına "Clothes over Bro's" - "Kıyafetler, erkeklerden önce gelir" adını vermiş, bir de bu tasarımları sergilemek için internet sitesi açmıştı. Diziye yeni başlayanlardanım, olay 3. sezonda geçiyor ve etkilendiğimi söylemem gerek.



Biz kızlar / kadınlar adamları hayatımızın merkezine oturtmaya bayılırken, unuttuğumuz en büyük detay ilişkide ters giden ilk olayda yine hayatımızın tam merkezinden sarsıldığımız/sarsılacağımız gerçeği oluyor. Brooke'da aynı hatayı yaptı, sağlam canı yandı zira sonunda öğrendi. İkinci bir defa aynı hataya basmamak için kıyafetlerini erkeklerin önüne koydu. Mantıklı bir adım oldu. Daha önce bir yazıda yazmıştım - kıyafetler, kadınların cephanesidir diye. Geçmişte de öyleymiş bugün de böyle. Her depresyon öncesinde kendimizi niye o mağaza senin bu etek benim diye alışveriş merkezlerine atıyoruz ve sonunda kendimizi bu şekilde mutlu ediyoruz? Ki o alınanlarla ayna karşısındayken - ayna yalan söylemiyorsa eğer - değmeyin keyfimize. İçimizin güzelliği önemli ama ya dış görünüş? Onu daha da güzel gösterecek kıyafetler? Çoğumuzun aldığı yeni kıyafetleri aynı zamanda adama "Tanrım! Meğer ne kaybetmişim!" dedirtmek için kullandığı zamanlar olmuştur. Tamam böyle yazınca ve okuyunca komik görünüyor ama çoğu zaman adamlar tam da bu cümleleri söylemiştir.

Genel olarak bakıldığında zaten kıyafetlerimiz, gardrobumuz adamlardan önce geliyor. Hangi kadın sevdiği adamla buluşmaya giderken aynı şeyleri giymek ister? Kaldı ki her buluşmada yeni ve farklı şeyler giyme çabamız olur.



Özetle, adamları ilk sıraya koyduğumuz sürece durum vahim. Brooke, "kıyafetler, erkeklerden önce" dedi siz "..., ondan önce" de diyebilirsiniz. Mevzu, adamı ikinci sıraya alabilmek yoksa daha çok salya sümük aşk acısı diye etrafta gezeceğiz. Hayır yıl 2011 her şeye çare buldular hala aşk acısına bir şey bulamadılar...

P.S. Benim için - Ayakkabılar, erkeklerden önce gelir. ,)

9 Haziran 2011 Perşembe

blonde



bugün şöyle bir söz duyunca, paylaşmak istedim.

dibini düşünen sarışın olamaz:)

8 Haziran 2011 Çarşamba

Blake Lively - Glamour Magazine
























Blake Lively nam-ı diğer Gossip Girl dizisinin Serena'sı. Glamour Magazine'in Temmuz sayısının kapak güzeli olmuş. Hani bence çok iyi de olmuş. Sizce nasıl olmuş?

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Mektubunuz Var

21 Mayıs 2011 Cumartesi

the cheerleader effect












"How I Met Your Mother" dizisini izleyenler bilir, The cheerleader effect'i. Bilmeyenler için hemen açıklayayım : "ponpon kız etkisi" olarak türkçeleştirilebilir. Ponpon kız grubu gibi birkaç kızın bir arada takılarak güzel - alımlı - seksi görünme durumu. Ancak kızları tek tek incelediğinizde aslında ilk anda gördüğünüz gibi etkileyici olmadıklarını anlarsınız. Yani tek başına güzel görünmeyen kızların bir arada takıldıklarında güzel görünme durumudur "The Cheerleader Effect".
Dizinin bir bölümünde bu durum gayet net bir şekilde açıklanmıştı, dün de çevredekilere the cheerleader effect'ini yaşatan birkaç kız görünce bugün bloga ekledim.. :)

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Bir Klasik : Beyaz Pantolon

















Nasıl bir kombinasyon yapacağınız size kalmış ama beyaz pantolon tek kelimeyle bir kurtarıcı. Güneş biraz yüzünü gösterince hiç düşünmeden giydiğim, dolabımın vazgeçilmezi beyaz pantolon, hem topuklu ayakkabılarla hem de spor ayakkabı veya sandalet tarzı rahat ayakkabılarla şık duran bir parça. Bugün ne giyinsem derdinden kurtulmak istiyorsanız bir beyaz pantolon alın, üzerine canlı renklerde tshirtler, bluzlar giyerek kombinasyonlar yapın. :)

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Yoğurt - Yoort


"Bildiğiniz yoğurdun hiç bilmediğiniz dondurulmuş hali" mesajıyla aslında bütün meseleyi özetlemişler. Bugün Yoort'un Cadde'deki şubesine gittik, dondurma yerine başka bir şey yiyelim derken aslında nasıl güzel bir şey yaptığımızı, çilek-ananas-bonibon süslemeleri eşliğindeki dondurma kıvamındaki yoğurdumu yerken anladım. Bu yaz bol bol yoğurt yiyeceğim anlaşıldı, benim gibi yoğurt yemeyi sevmeyenler için on numara iş olmuş. :)Ayrıca tamamen doğal ve yağsız olduğunu da ekleyeyim. Şiddetle tavsiye ederim !

http://www.yoort.com.tr/